Aynaya her baktığınızda kendinizi olduğunuz gibi mi görüyorsunuz yoksa görmek istediğiniz gibi mi? Ya da fotoğraflarınızda farklı birine mi dönüşüyorsunuz?
Bu içeriğimizde, aynaların ve fotoğrafların kişisel algımızı nasıl etkilediğine dair bilimsel verilerden bahsedeceğiz. Hazır olun, çünkü bu konu, kendinizle olan ilişkinizi yeniden değerlendirmenize neden olabilir!
Ayna algısı: gerçek mi, yansıma mı?
Aynalar, günlük yaşamımızın vazgeçilmez bir parçası. Sabahları hazırlanırken, saçımızı düzeltirken ya da yüzümüzü yıkarken aynaya bakarız. Ancak aynalarda gördüğümüz görüntü, aslında beynimizin bir yorumudur.
"Mere exposure effect/salt maruz kalma etkisi" olarak bilinen psikolojik fenomen, aşina olduğumuz şeyleri daha çok sevme eğiliminde olduğumuzu öne sürüyor. Yani aynada kendimize sürekli baktığımız için bu yansıma bize daha tanıdık geliyor ve bu yüzden de kendimizi aynada gördüğümüz hâliyle daha çok beğeniyoruz.
Fotoğraflar ise farklı bir hikâye anlatıyor.
Bir fotoğraf, bizim alışkın olduğumuz aynadaki yansımamızın tam tersi. Bu nedenle, fotoğraflarımıza baktığımızda genellikle yabancı biriyle karşılaşıyor gibi hissediyoruz. Aynı zamanda, fotoğraflarda kendimizi daha eleştirel bir gözle inceleme eğilimindeyiz. Bunun nedeni de fotoğrafların statik olması ve hatalarımızı daha belirgin hâle getirmesi.
Sonuç: Kendinizi kabul edin.
Aynalar ve fotoğraflar, kişisel algımızı önemli ölçüde etkiliyor. Ancak bu araçların ötesine geçip kendimizi olduğumuz gibi kabul etmek gerekiyor. Kendinize her baktığınızda, sadece fiziksel görünümünüzü değil aynı zamanda içsel değerlerinizi de hatırlayın. Hem aynadaki yansımayı hem de fotoğraflardaki görüntüyü sevin çünkü her ikisi de sizsiniz.
Kaynaklar: Psychology Today, Big Think, Faster Capital, Bright SideBu içeriklere de göz atmak ister misiniz?
Kaynak: WEBTEKNO.COM