Bilim insanları, tavuk embriyolarını içini göstermeyen yumurta kabukları olmadan büyütmeye yönelik yeni bir yöntemin, kuş gelişiminin doğrudan gözlemlenmesinin yanı sıra kök hücre araştırmalarında da ilerleme sağlayabileceğini söylüyor.
Kuşların gelişimini anlamanın temel hedeflerinden biri, büyürken meydana gelen olayların sırasını gözlemlemektir. Ancak tavuk yumurtasının kabuğu, gelişmekte olan embriyoyu gizlediği için, embriyoyu gözlemlemek adına kabuğun kırılması gerekiyordu. Bu durum, bilim insanları için önemli bir zorluk oluşturmaktaydı, ta ki şimdiye kadar.
Şeffaf yumurta kabukları üretme çalışmaları başarısız olduBilim insanları, laboratuvar ortamında şeffaf yumurta kabuğu üretmeyi defalarca denedi, ancak başarılı olamadılar. Embriyoları şeffaf yapay bir kültür kabında kuluçkaya yatırmayı deneyen araştırmacılar, üç günlük kuluçkadan sonra embriyoları kabuklarından çıkardı. Ancak bu embriyolar normal bir şekilde gelişmedi, çünkü yumurta sarısının zarı, üçüncü gün itibariyle kuruyarak gelişimi olumsuz etkiledi.
Japon araştırmacılardan yeni yöntemJapon araştırmacılar, bu sorunu çözmek adına tavuk yumurtalarını şeffaf filmden yapılmış yapay bir kültür kabına yerleştirdi. Böylece yumurtlama sürecinden civcivin yumurtadan çıkışına kadar olan gelişim aşamalarını izlemeyi başardılar. Üstelik yumurta sarısının kurumasını önlemek için, 7 derece açılı bir döner çalkalayıcı kullanarak zarı korudular.
Embriyolar normal şekilde geliştiYeni yöntem sayesinde kültüre alınan embriyolar kademeli olarak gelişti ve kuluçka başlangıcından itibaren 21. günde sağlıklı civcivler dünyaya geldi. Araştırmacılar, bu süreçte makroskopik embriyo gelişim aşamalarını gerçek zamanlı olarak gözlemlemeyi başardıklarını belirtiyorlar.
Çeşitli araştırma alanlarına katkı sağlayabilirBu buluş, biyolojik değişikliklerin gerçek zamanlı olarak izlenmesine olanak tanıyan bir yöntem olarak öne çıkıyor. Araştırmacılar, bu tekniğin toksik kimyasal analizler ve kök hücre araştırmaları gibi alanlar için yeni bir araç sağlayabileceğini ifade ediyor. Özellikle toksikoloji, kök hücre araştırmaları, biyo-görüntüleme ve rejeneratif tıp gibi disiplinlerde güçlü bir araç olma potansiyeli taşıdığı vurgulanıyor.