MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, TBMM'de partisinin grup toplantısında konuştu. Bahçeli, İsrail'in, Gazze ve Lübnan'da gerçekleştirdiği saldırılar karşısında Birleşmiş Milletler'in (BM) kuvvet kullanması gerektiğini belirterek, "İsrail’in savaşı bölgeye yayma hamleleri, Lübnan’dan sonra Suriye’yi işgal hevesleri, üstüne basa basa ifade ediyorum ki Türkiye Cumhuriyeti ve mazlum milletler aleyhine çok ciddi bir güvenlik tehdididir. Bu gidişle sınırlarımıza dayanması kuvvetle muhtemel olan siyonist saldırganlığın ve arkasındaki küresel emperyalizmin asıl gayesi bellidir, herhangi bir ihmal ve kayıtsızlık ağır bedellere kapı aralayacaktır. CHP yönetiminin gelişmeler karşısındaki ilkesiz, ilgisiz, ikircikli ve iltihaplı siyaseti gerçekten de endişe verici boyutlardadır. Mahalle yanarken CHP’nin ısrarla havanda su dövmesi, kaçak güreşmesi, polemik ve dedikodu çarkını süratle çevirmesi ayıplı bir siyasetin ucuz numaralarından başka bir şey değildir" dedi.
'UCUZ NORMALLEŞME TEKLİF VE TEMENNİLERİ MAKSATLIDIR'
Partisinin 1999 yılında Demokratik Sol Parti (DSP) ile ittifak yaptığını hatırlatan Bahçeli, o dönem kurulan hükümetin, Türkiye ortak paydasında el ele vererek hizmet ettiğini söyledi. Bahçeli, "Ucuz normalleşme teklif ve temennileri bize kalırsa maksatlıdır, nihayet bu mevzu 25 yıl önce samimi tokalaşma ve kucaklaşmayla zaten halledilmiş ve yeni normal tezahür etmiştir. Normalleşme takıntısı içinde olanlara diyorum ki; geçin bunları geçin, zahmet edip siyasi tarihimizin sayfalarına bakın, orada aradığınızı mutlaka bulacaksınız. Geçtiğimiz hafta salı günü, İsrail saldırıları ve Orta Doğu’daki gelişmeler kapsamında Meclis Genel Kurulu’nda yapılan kapalı oturumdan hemen sonra Özgür Bey’in açıklamaları, ucuz olmasının yanında ileri derecede sorumsuzluk ve savrukluktur. Muhalefetin Türkiye'ye yabancılaşması, milli birlik ve beraberliğe en çok ihtiyaç duyulan dönemde hezeyan nöbetine girmesi siyaset ve demokrasi hayatımız içim vahim bir sancıdır" diye konuştu.
'SADECE ORTA DOĞU DEĞİL, DÜNYANIN GENELİ BIÇAK SIRTINDA'
Ardından İsrail'e karşı ortak bir direniş hattı kurulması gerektiğini vurgulayan Bahçeli, "Birleşmiş Milletler operasyonel askeri gücünü sahaya yansıtmalıdır. Bunu bölge ve dünya barışı için acilen yapmalıdır. Eğer yapamıyorlarsa, geldiğimiz bu aşamada teklifim şudur; muhatap ülkeler yeter ki gölge etmesinler, yeter ki çekilsinler önümüzden, yeter ki kapatsınlar gözlerini, ezcümle görsünler kahramanlığı, görsünler Orta Doğu’nun nasıl huzura kavuştuğunu, Türk mü yaman siyonist eşkıyalık mı yaman tüm dünya şahit olsun. Hizbullah'ın İsrail'in Hayfa kentinin güneyindeki askeri üssünü İHA’larla vurması, çatışma sürecinin kızışacağının açık işaretidir. Sadece Orta Doğu değil, dünyanın geneli bıçak sırtında, diken üstünde, belirsizliğin kapsama alanındadır. Nitekim çok dikkatli olmamız gerekmektedir" dedi.
'DEVLETİ MİLLETTEN AYIRMAK SU KATILMAMIŞ BÖLÜCÜLÜKTÜR'
Türkiye Cumhuriyeti'nin bir demokrasi zaferi, mücadele bereketi ve muazzam bir halk hareketi olduğunu söyleyen Bahçeli, "Millet, devleşmiş, devletleşmiş, müstevli akınlarını devirmiştir. Anlatmak ve açıklamak istediğim özetle şudur: Türk devlet felsefesine hangi açıdan bakarsak bakalım, devlet millettir, millet de devlettir. Devlet, ülkesi ve milletiyle bir ve bütündür. İkisini birbirinden ayırmak, ayrı değerlendirmek, zaman zaman da çatıştırmak fahiş bir yanlış olmanın yanı sıra, devlet umurunu ve onurunu hazmedemeyen nevzuhur demokrat yobazlarının handikap ve hüsranıdır. Bu nedenle geçen hafta dile getirdiğim üzere; coğrafyamız tartışılırsa milletimiz; milletimiz tartışılırsa devletimiz; devletimiz tartışılarsa bayrağımız; bayrağımız tartışılırsa varlığımız ortadan kalkacaktır. Devleti milletten ayırmak, milleti devletten ayrıştırmak su katılmamış bölücülüktür ve çok tehlikelidir" değerlendirmesinde bulundu.
'DEM PARTİ UZATTIĞIM ELİ SABOTE ETMEKTEN KAÇINMALI'
Terörle siyaset arasında bağ ve bağlantı olmadığına dikkat çeken Bahçeli, şöyle konuştu:
“Terör; demokrasinin celladı, özgürlüğün katili, insan haklarının infazcısı, insanlığın can düşmanıdır. Hem siyaset hem terör aynı kalıba giremez, aynı bedene sığamaz, aynı ağıza sığınamaz. Ya siyaset ya terör, ya siyaset ya silah; arası, ortası, şurası, burası yoktur. Ve de bölücü terörün kökü kazınmalı, Türk ve 'Türkiye Yüzyılı'nda bin yıllık kardeşlik pekişmelidir. Türkiye Cumhuriyeti'nin terörle müzakeresi, görüşmesi, anlaşma yolları araması, yeni süreçlerin imal çabası, sadece ve sadece terör örgütünün değirmenine su taşımak demektir. Hepsinden daha mühimi de şudur; Kürt kökenli kardeşlerimin, bölücü terör örgütüyle hiçbir ortaklığı, benzerliği, yakınlığı, irtibatı ve ilişkisi yoktur. Bu hususta DEM Parti’nin aklını başına alması, uzattığım eli sabote etmek amacıyla tahrik ortamını kamçılamaktan uzak durması herkesin hayrınadır. Kaldı ki Kürt kökenli kardeşlerim oyunu görmüştür. Karanlık emel sahiplerini sezmiş ve fark etmiştir"
'TERÖRİSTBAŞI, TERÖRÜN BİTTİĞİNİ İLAN ETSİN'
13 Ekim Pazar günü Diyarbakır Yenişehir İstasyon Meydanı'nda düzenlenmek istenen kanunsuz ve korsan mitinge katılımın çok az olduğunu, ancak buna rağmen marjinal bir grubun terör örgütü propagandası yaparak ülke ortamını germe teşebbüsünün ters teptiğini kaydeden Bahçeli, şunları söyledi:
"Buradan Diyarbakırlı kardeşlerimi; soğukkanlı ve provokasyonlara gelmeyen cesur tutumlarından dolayı kutluyor, alayını hasret ve muhabbetle bağrıma basıyorum. Türk-Kürt kardeştir, araya giren, bozgunculuğa heveslenen kim varsa kamburdur, kalleştir, kanser hücresidir, kahrolmaya mahkumdur. DEM Parti'nin iradesini İmralı'ya rehin bırakması siyasetin doğasıyla ve ahlakıyla bağdaşmayan, hür ve bağımsız siyasetçi yapısıyla uyuşmayan ilkelliktir. Türkiye’ye getirilirken, 'Her türlü hizmete hazırım' diyen teröristbaşı, buyursun terörün bittiğini, örgütünün tasfiye edileceğini tek taraflı ilan etsin. Ama devletin terörle masaya oturmasını hiç kimse, hiçbir şart altında beklemesin, aklından dahi geçirmesin. Hodri meydan, kana değil kardeşliğe susadıklarını göstersinler."
'UZATTIĞIM EL, 'TÜRKİYE'DE BİRLEŞELİM, KENETLENELİM' TEBLİĞİDİR'
Siyasetin konuşma sahası, demokratik rekabet vahası olduğunu ancak teröristlerle konuşulacak, konuşularak çözülecek hiçbir şey olmadığını vurgulayan Bahçeli, şöyle konuştu:
"Uzattığım eli bağlamından koparıp başka mecralara çekenlerin nereye varmak istedikleri malum ve mahuttur. Uzattığım el, hesapsız bir eldir. Uzattığım el, samimi ve iyi niyetli bir eldir. Uzattığım el, 'Türkiye'de birleşelim, Türk milletinde kenetlenelim' tebliğidir. Günlerdir uzattığım elden farklı sonuçlar çıkarıp uyduruk yorumlar yapanlar elbette yanılgının ve yanlışın pençesine düşmüşlerdir. Aklında sadece Türkiye olan bir dava insanı ve Genel Başkan olarak, elimi vatan, millet ve devlet için uzattığımı, dışarıda sert rüzgarlar eserken, içimizde barışsever ve hoşgörülü bir havanın kati surette hakim olmasını gönülden istediğimi herkesin bilmesinde yarar olacaktır. Elimizi yeni bir süreç için değil, kardeşlik ve kaderdaşlık için uzatırız. Kaldı ki aynı noktadayım, aynı düşüncedeyim."
'DEVLETİN ÜLKESİ VARDIR, O DA TÜRK VATANIDIR'
1982 Anayasası'nın raf ömrünü doldurduğunu söyleyen Bahçeli, "Geniş katılımlı, kapsayıcı, sivil ve demokratik nitelikli, aynı şekilde insan hak ve özgürlüklerine dayanan, devlet ve millet uyumunu yeni yönetim sisteminin muhtevasında hukuken daha da tahkim eden bir anayasayla milli varlığımızı istikbale taşıma kararlığındayız. Yeni anayasa süreci siyasi hırsların, dogmatik bakışların, ideolojik takıntıların, etnik ve mezhebi dürtülerin, Cumhuriyet'in kuruluş esaslarıyla hesaplaşmanın veçhesi ve vesilesi görülemez, telaffuz dahi edilemez. Daha doğmadan yeni anayasa hazırlığını ve heyecanını sakatlamanın sakıncaları saymakla da bitirilemez. Bilhassa Anayasanın ilk 4 maddesi her türlü tartışmanın ve arayışın dışındadır. Çünkü ilk 4 madde Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş kilidi, kurucu kimliği, varlık ve birlik simgesidir. Anayasada imtiyazlı bir zümre halihazırda bile yoktur. İlk 4 maddede açılacak bir gediğin duracağı yer de yoktur. 'Devletin ülkesi ve milleti olmaz' diyenlere sesleniyorum; bu iddianın teknik, akademik, fikri, siyasi ve hukuki hiçbir bağlayıcılığı ve ikna edici yönü bulunmamaktadır. Devletin ülkesi vardır, o da Türk vatanıdır. Devletin milleti vardır, o da Türk milletidir. Devlet, pozitif hukukun yürürlükte olduğu normlar sistemidir. Bu sistem ülke, insan topluluğu ve egemenlik üzerine bina edilmiştir" dedi.
DHA
Kaynak: SACITASLAN.COM