UBP Genel Sekreteri Oğuzhan Hasipoğlu Annan PlanıRreferandumu’nun 20. yıl dönümü nedeniyle UBP Genel Merkezi aracılığıyla açıklama yaptı.
Hasipoğlu, dönemin BM Genel Sekreteri merhum Kofi Annan’ın adı ile özdeşleşmiş Annan Planı’nın, Kıbrıs’ta iki halkın onayına sunulmasının üzerinden tam 20 yıl geçtiğini belirterek, “Kıbrıs Türk halkının, self determinasyon hakkının, demokratik onayının, tartışılacak bir durum olmadığını bu vesileyle hatırlatmakta fayda görüyoruz.” dedi.
Ortaya çıkan çözüm fırsatlarını, her zaman olumlu karşılayan ve kabul eden Kıbrıs Türk halkının, tarihsel süreç içerisinde ve Annan Planı sonrasında da hak ettiği değeri görmediğini vurgulayan Hasipoğlu, “Annan Planı Referandumu’ndan tam iki gün sonra 26 Nisan 2004’te Kıbrıs Türk halkına verilen izolasyonların kaldırılması sözü halen hayata geçmezken, BM raflarında tutulan Annan Raporu’nun engellenmesiyle, Kıbrıs Türk halkı, güçlü ‘evet’ oyuna karşı cezalandırılmıştır” ifadelerini kullandı.
Kofi Annan’ın, 20 yıl önce yazdığı rapor ile “Rum tarafının planı değil çözümün kendisini reddettiğini” ortaya koyduğunu, Rum tarafının adanın yönetimini ve zenginliğini Kıbrıslı Türklerle paylaşmaya hazır olmadığı tespitini kayıtlara geçirdiğini belirten Hasipoğlu şöyle devam etti:
“20 yıl sonra Rum tarafının iradesini test etmek amacıyla Avrupa Konseyi Parlamenterler Asamblesinde, GKRY lideri Hristodudilis`e sorduğum soru ve aldığım cevap, ortak zemin arayışının sürdüğü bu dönemde Rum tarafının gerçek niyetini ortaya koymaktadır.
“Aradan 20 yıl geçti, Kıbrıslı Türklerle şimdi yönetimi ve zenginliği paylaşmaya hazır mısınız? Kıbrıslı Türklere uygulanan izolasyon ve kısıtlamaların kalkması için adım atmaya hazır mısınız?”
şeklindeki iki soruya, ‘Ne kısıtlaması, biz Kıbrıs Cumhuriyeti olarak tıpkı Maronitlere, Ermenilere verdiğimiz gibi size de pasaport veriyoruz. Çözümün önündeki tek engel Türkiye'dir' cevabını vermiştir.
Oysa gerek 20 yıl önceki Annan planına, gerekse Crans Montana`da da ortaya koyduğu yapıcı politika, Türkiye Cumhuriyeti’nin çözüme olan tavrının en önemli iki tarihsel göstergesiydi. Hristodulidis bu cevabı ile, Rum tarafının kafasındaki çözüm modelini, gerçek niyetini 200 Avrupalı milletvekilinin önünde ifade etmiştir. Bu cevap, bırakın federasyon olması bir yana, Kıbrıslı Türkleri, bir Maronit, Ermeni gibi bir azınlık olarak görmesinden başka bir çözüm istenci değildir.
Aradan 20 yıl geçmiş olmasına ve bunca tüketilen sürece rağmen; federasyon çözüm modelini bizim içimizde tek alternatif olarak görmeye devam edenler, paylaşıma dayalı bu çözüm şekli için Rum tarafının hazır ve istekli olduğunu hangi eylemlerine göre hala düşünebilmektedirler?
BM tarafından, Ortak zemin arayışının olup olmadığının sorgulandığı bu günlerde, Rum tarafı bizimle bir iş birliği başlatmak istiyor ise, başta egemen eşitliğimizin kabulü olmak üzere, eylemleri ile bizim güvenimizi kazanmak zorundadır.
Kofi Annan`ın yine raporunda belirttiği gibi; Rum tarafı artık gerçek niyetini sözlerle değil, eylemlerle göstermek zorundadır.
İki taraf arasında ortak zemin olup olmadığı konusunda mekik diplomasisi sürdüren BM Genel Sekreteri Sayın Antonio Guterres ve Kişisel temsilcisi Sayın Maria Holguin Cuellar`a, Kofi Annan`ın 20 yıl önceki bu tespitlerini ve Rum tarafının 20 yıl süresince bize karşı olan tavırlarını hatırlatmak isteriz.”