Depremden sonra yükselen “İstanbul’dan sanayiyi çıkaralım” söyleminin tehlikeli olduğunu vurgulayan Avdagiç, “Yabancı alıcılar, ‘Madem tesisleriniz kapanacak, alternatif tedarikçi bulayım’ durumuna giriyor” dedi.
İstanbul Ticaret Odası’nın (İTO) mart ayı olağan meclis toplantısında gündem yine deprem oldu. Dün gerçekleşen toplantıda İTO Başkanı Şekib Avdagiç, Oda olarak 6 Şubat’tan itibaren depremi en öncelikli gündem maddesi olarak gördüklerini ve görmeye de devam ettiklerini söylerken, depreminin üzerinden bir ay geçmesine rağmen, felaketin etkilerinin hala çok şiddetli hissedildiğine dikkat çekti.
Ekonomi gazetesinden Merve Yiğitcan'ın haberine göre deprem bölgesinin daha uzun süre yardıma ve özel desteklere ihtiyacı olacağını dile getiren Avdagiç, “İş dünyası olarak yardımları, ihtiyaçlar sürdükçe devam ettirmek zorundayız. Normal hayata dönüş için daha uzun bir yolumuz olduğu tartışma götürmez bir gerçek” dedi. Boyutları farklı olsa da ülke toprakların tamamına yakınının yıkıcı deprem riski altında olduğuna işaret eden Avdagiç, “O halde ne doğayı boş verecek ne de doğayla kavga edecek halimiz var. Coğrafyayla dost olmak zorundayız. O da coğrafyanın bize söylediklerine kulak tıkamakla değil, kulak vermekle olacaktır” diye konuştu.
Deprem bölgesinden başlayarak tüm illeriyle depreme hazır ve depremle barışık bir Türkiye’nin yeniden inşa edilmesi gerektiğinin altını çizen Avdagiç, “Yine afetlere karşı en hazırlıklı, afetler sonrasında da en hızlı ve etkili tepki verebilen ülke olmalıyız. Bunun için de eğitimimizi, mevzuatımızı ve bürokratik yapımızı yeniden kurgulamamız gerekiyor. Kanuna rağmen, fiili durum oluşmasına asla müsaade etmemeliyiz” diye konuştu.
“Dönüşüm iş yerlerini de kapsamalı”
İstanbul'un deprem riskine de dikkati çeken İTO Başkanı, şöyle devam etti: “İstanbul, Türkiye toplam nüfusunun yaklaşık yüzde 20’sini, kayıtlı işgücünün yüzde 20’den, ihracatın ve toplam dış ticaretin yüzde 50’den fazlasını temsil ediyor. İstanbul, Türkiye GSYH’sının yüzde 30,4’ünü oluşturuyor. 2022 yılında oluşturduğu katma değer 300 milyar dolara yakın… Bilgi ve iletişim faaliyetleri toplamı içinde İstanbul'un payı yüzde 66… Finans ve sigorta faaliyetleri toplamından aldığı pay yüzde 61; mesleki, idari ve destek hizmet faaliyetleri toplamındaki payı yüzde 46, hizmetler sektörü toplamından aldığı pay yüzde 42 ve inşaat sektörü toplamından aldığı pay yüzde 33… İTO olarak uzun süredir söylediğimiz şu, güvenli konutların yanı sıra güvenli fabrikalar inşa etmek zorundayız. Konutlar için ortaya konulan yenileme prosedürlerini mutlaka fabrikalar, işyerleri, çarşılar, AVM’ler için de öngörmeliyiz. Dolayısıyla bütün bu dönüşüm paketini iş yerlerini, sanayi kuruluşlarını, turizmi de işin içine katarak sürdürmeliyiz.”
“Yabancılar ‘İstanbul yıkılıyor mu’ diye soruyor”
İstanbul’u konuşurken kullanılan jargona çok dikkat edilmesi gerektiğini vurgulayan Avdagiç, “Yakın zamanda Berlin’deki turizm fuarındaydım. Oraya gittiğim zaman ilk sorulan, ‘İstanbul nasıl, İstanbul yıkılıyor mu, her yer eski bina, ne olacak’ oldu. Depremden bu yana İstanbul’da AVM satış endekslerinde yüzde 33-35’lik düşüş var. Lüks segment satış kategorisinde düşüş yüzde 80’lere ulaştı. İstanbul otellerinde de yüzde 30’lar mertebesinde rezervasyonlarda ve oda doluluğunda düşüş söz konusu. Dolayısıyla İstanbul’daki deprem riskini yazarken İstanbul’un ekonomik önemini göz ardı etmemeliyiz” uyarısında bulundu.
“İstanbul’dan üretimi çıkarmak doğru değil”
Sanayi ve ticaretin belli merkezlerde sıkışmaması gerektiğine işaret eden Avdagiç, belirli bölgelerde yoğunlaşan sanayi ve ticaretin; hem bölgeler arası kalkınmışlık ve refah seviyesini olumsuz etkilediğini hem de ekonomik ve sosyal riskleri artırdığını söyledi. Bu çerçevede depremin, Türkiye’nin kalkınma ve sanayileşme stratejisinde bir ‘desantralizasyona’ yol açmasını ümit ettiğini belirten Avdagiç, bununla beraber İTO olarak İstanbul’daki üretimin, ticaretin, ekonomik ünitelerin zorla şehir dışına çıkarılmasının doğru olmadığını düşündüklerini vurguladı. Bunun doğal ve sürdürülebilir bir planlama ile yapılması gerektiğine dikkat çeken Avdagiç, “Depremlerden sonra ‘Bu vesileyle İstanbul’dan sanayiyi çıkaralım’ diyenler var. Bu çok tehlikeli bir söylem. Bu söylemi biz sadece burada duymuyoruz. Yurtdışındaki potansiyeli alıcılar da duyuyor. Diyorlar ki, ‘Siz tesisinizi kapatmak zorunda kalacakmışsınız, ben şimdiden kendime alternatif bir tedarikçi bulayım.’ Alıcılar farklı bir durum içine giriyorlar. Dolayısıyla bütün bu resmi kurgularken ülkenin üretmeye, ihracat yapmaya, istihdam oluşturmaya devam etmesi gerekiyor” ifadelerini kullandı.
İthalatçının işini kolaylaştıran politikaları gündemden kaldırmalıyız
Enflasyona ilişkin değerlendirmelerde bulunan Avdagiç, Şu anda evet enflasyonu kontrol altına almaya çalışıyoruz. Ama 14 aylık döviz kurundaki değişim yüzde 31,5; enflasyon yüzde 80’ler mertebesinde. Buradaki makas ihracatımızı fiyat tutturması noktasında ciddi zorlamaya başladı. Bizim burada özel bir destek talebimiz, özel bir beklentimiz yok. İhracatçının ihracatını artırması, pazarlarda sağlam durabilmesi için Türkiye’deki enflasyon ile döviz kurunun da paralel seyretmesi gerektiğini düşünüyoruz. Bakın paralel artsın demiyoruz, paralel hareket etsin diyoruz” ifadelerini kullandı.
Dış ticaret dengesinde 2023’ün Türkiye için hassas bir yıl olacağını düşündüklerini söyleyen Avdagiç, “Açık devam ediyor. Bunu önce durdurup, sonra da kapatma adımlarını atmamız lazım. Bu noktada önümüzde bazı riskler var. Bunlardan biri AB’nin Rusya’ya karşı adımlarını daha da sertleşmesi… Son olarak Belarus’a TIR girişlerine kısıtlamalar geldi, yeni adımların da geleceği sinyalleri var. Önümüzdeki dönem çok hassas. Bizim dikkat etmemiz gereken şu: İthalatçının işini kolaylaştıran, ihracatçının işini zorlaştıran politikaları gündemden kaldırmalıyız. Bunun tam tersi şekilde politika uygulamamız gerektiğinin altınız çiziyoruz” ifadelerini kullandı.
Makine ve teçhizat yatırımlarının büyümeye etkisi önemli
Konuşmasında 2022 yılı büyüme rakamlarını değerlendiren Avdagiç, Türkiye ekonomisinin geçen yıl yüzde 5,6 büyüdüğünü hatırlatırken, “Bu büyümenin alt kırılımlarına baktığımızda çok uzun zamandır gördüğümü bir iki olumlu veri vardı. Şimdi onlarda biraz geri gittiğimizi görüyoruz. Makine ve teçhizat yatırımlarının büyümeye etkisinde yüzdesel olarak bir azalma var. Makine ve teçhizat yatırımlarının büyümeye etkisini uzun vadede mutlaka sürdürülebilir kılmamız gerekiyor” ifadelerini kullandı.
Yeni İTO genel merkezi için kollar sıvandı
Avdagiç, meclis üyelerine İTO binasının yanındaki otopark alanına yeni İTO binasının yapılacağını duyurdu. Avdagiç, “Yanımızdaki otopark arazisinde hazırlık çalışmalarımız sona erdi. Gerekli ihaleye çıkmış bulunuyoruz, inşallah yakın zamanda burada temel atarak süreci başlatacağız. İnşallah hep birlikte, burada yeni İTO Genel Merkez binasını inşa edeceğiz. Otopark alanı yani ‘406 Ada, 24 Parseldeki’ arsamız 3 bin 535 metrekarelik bir alana sahip. Biz de bu alan üzerine 6 katı zemin altında, 5 katı da zemin üstün olacak şekilde yaklaşık 23 bin metrekarelik bir inşaat yapacağız. Burası biliyorsunuz, eski liman olan bir bölge. Bu yüzden önce iksa işleri yani diyafram duvar, zemin iyileştirme ve zemin seviyesi altında top down sistemi uygulanarak, güçlü ve sağlam bir temel yapı oluşturulacak. Odamızın yeni hizmet binası olarak kurguladığımız bu alandaki kaba inşa faaliyetlerimizin yaklaşık 18 ay sürmesini planlıyoruz” şeklinde konuştu.