Stanley’nin Quencher isimli termosu ilk olarak 2016'da piyasaya sürülmesine rağmen o dönemde aslında bu kadar da popüler değildi. Hatta satışlar en iyi ihtimalle ortalama seviyelerdeydi.
Ancak 2019'da Stanley Quenchers, kadınlara yönelik bir e-ticaret blog sayfası ve Instagram sayfası olan Buy Guide'da viral olduktan sonra popülerlik kazanmaya başladı.
İşte Stanley termosların distopik hikâyesi de tam olarak bundan sonra başladı.
Stanley’nin bu pipetli termosları aslına bakarsanız pek de çığır açıcı bir ürün değil. Marka değerini görmezden gelirsek, bu ürün içindeki sıvını ısını koruyan, pipetli ve kulplu bir termos.
Peki insanların aslında pahalı ve pek de özel olmayan bu ürünün koleksiyonunu yapmaya iten, özel serisini almak için saatlerce sırada beklemesine sebep olan hatta TikTok ve benzeri sosyal medyalarda videolarını çekmeye iten durum yalnızca ürünün kendisi mi?
Yoksa bu Stanley takıntısını açıklamak için biraz daha derine mi inmemiz gerekiyor?
Öncelikle ürün odaklı bir yaklaşımla durumu incelemeye başlayalım.
Farklı boyut, renk ve tasarımlara sahip olan Stanley termosların estetik çekiciliği, özellikle Z kuşağının ilgisini çekmede büyük bir rol oynuyor. Ayrıca bu termosları kişiselleştirmek için eklenebilen ek ürünlerin de çıkması termosları daha çekici hâle getiriyor.
Ek olarak bu termosların sınırlı sayıda sunulan bazı çeşitleri, tüketiciler arasında bir "kaçırma korkusu" (FOMO) yaratıyor. Bu stratejiyle, ürünlerin değeri artıyor ve insanlar bu özel ürünleri elde etmek için âdeta yarışıyor. Bu durum, tüketim psikolojisinde oldukça önemli bir faktör olarak karşımıza çıkıyor.
Son olarak, sosyal medyanın da gücüyle çok daha görünür hâle gelen bu termoslar, yine özellikle Z kuşağı arasında bir topluluk meydana getirdi. Instagram ve TikTok gibi platformlarda viral olan Stanley termoslar, kullanıcılarına sadece bir içecek kabı değil, aynı zamanda bir yaşam tarzı sunar hâle geldi.
Aslında konuyu pek de uzatmaya gerek yok. Bu olayın özü aşırı tüketim!
Her sene bir ürünün viral olmasına pek de yabancı değiliz. Belirli aralıklarla, “hayatınızı değiştirecek” yeni ürünler piyasaya çıkıyor. Bu ürünler internette viral oluyor, herkes işinizi gücünüzü bırakıp o ürünü almanızı söyleyen paylaşımlar yapıyor ve ürün unutuluyor.
İşte viral ürün döngümüz süreli bu şekilde işliyor. Sosyal medyanın da etkisiyle herkesin kısa bir süre de olsa âşık olduğu ürünlerle beynimiz yıkanıyor da diyebiliriz.
Dönem dönem trendler gelip geçiyor ama sosyal medyada vakit geçirme sıklığımız arttıkça da bu ürünlerden daha da etkilenmeye başlıyoruz ve aşırı tüketim dediğimiz olgu bu şekilde gerçekleşiyor.
Burada bitecek sandıysanız daha bitmedi. Aslında sorun çok daha derinlerde.
Aşırı tüketim aslında sebep değil sonuçtu. Çünkü aşırı tüketime yönelmemizin temel sebebi aidiyet hissi.
Gözümüzü nereye çevirsek karşımıza çıkan Stanley termoslar üzerine oluşan topluluklar, tüketicilerde bir aidiyet duygusu sağlıyor. Ayrıca, kişilerin çevresin bu termosları kullanan kişilerin “havalı” olduğu algısının yaratılması, kişilerin bu ürünü daha da fazla arzulamasını sağlıyor.
Özellikle Z kuşağı ve sonrasındaki kuşakları düşündüğümüzde, sosyal çevreden alınan kabulün bu nesiller için ne kadar önemli olduğu oldukça bariz bir gerçekken, Stanley termos çılgınlığının ulaştığı nokta pek de şaşırtıcı değil.
Söz konusu tüketicilerin Stanley termoslara olan bağlılığı, modern tüketim kültürü göz önünde bulundurulduğunda, bireysel kimliklerin ürünlerle nasıl ilişkilendirildiğini gösteriyor. Başka bir deyişle tüketiciler kullandıkları ürünlerle kendilerini ifade ediyor ve toplum içindeki yerlerini şekillendiriyor.
Sonuç olarak, Stanley termoslarının popülerliği, modern tüketim kültürünün ve sosyal medyanın gücünün bir yansıması olarak karşımıza çıkıyor.
Kaynak: USA Today, Business Insiderİlginizi çekebilecek diğer içeriklerimiz:
Kaynak: WEBTEKNO.COM