Hızla artan araç sayısı, günlük yaşamımızı da çok yakından etkiliyor. Özellikle büyük şehir yollarında kalabalıklaşan araç sayısı, trafik sıkışıklığı gibi yan etkileri de beraberinde getiriyor.
Peki ülkemizde 31 milyon araç sayısı, Avrupa ülkelerine kıyasla gerçekten de büyük bir sayı mı?
Türkiye’de araç sayısı, son dönemlerde önemli ölçüde artış gösterdi.
Yapılan analizler sonucunda, 85 milyon nüfusluk bir ülkenin toplam motorlu taşıt sayısının 31 milyonun üzerine çıkması, nüfus oranına göre yaklaşık her 2,7 kişiden biri araca sahip olması anlamına geliyor. 2023 verilerine bakıldığında ülkemizde, yaklaşık 1000 kişiye 354 araç düşüyordu. Bu oran, yükselmiş olsa da aslında Avrupa ülkelerine kıyasla hâlâ düşük.
Avrupa genelinde ortalama 1000 kişiye 560, ABD’de 837, Almanya’da 580 ve Japonya’da 591otomobil düşerken; Türkiye’de bu sayı yalnızca 175 civarında. Bu istatistik de Türkiye’nin, Avrupa ülkeleri arasında kişi başına araç sahipliğinde en alt sıralarda olduğunu gösteriyor.
Araç sahibi olmak, Türkiye’de hâlâ bir “lüks”.
Türkiye’de bu sayı, bölgelere göre de değişiklik gösteriyor. Nüfusa oranla en fazla aracın bulunduğu iller Antalya, Muğla, Burdur olup buralarda neredeyse her 2 kişiye 1 araç düşerken; Hakkari, Ağrı, Şırnak gibi az gelişmiş illerde 20-30 kişiye bir araç düştüğü görülüyor.
Bu durum, ülkemizdeki bölgesel kalkınma farklarının bir yansımasını oluşturuyor. Kısaca sosyal eşitsizliğin somut bir parçası da diyebiliriz.
Araç sayısının artmasının yanı sıra, araç yaşı da önemli bir konu.
Türkiye’de kayıtlı araçların büyük bir bölümü, görece eski model olup ortalama yaşları çok yüksektir. 2024 sonunda, trafikteki taşıtların ortalama yaşı 14,3 yıl olarak tespit edildi. Bu değer, Avrupa ülkelerine kıyasla çok yüksek bir ortalamayı işaret ediyor.
Avrupa’da motorlu kara taşıtlarının ortalama yaşı yaklaşık 12,6; Japonya’da ise 8,7 yıldır. Ülkemizde otomobildeki ÖTV oranları, yeni araç alımını engelleyen önemli bir neden olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Döviz kurundaki dalgalanmalar ise araç fiyatlarını 10 yılda 4-5 kat artırmış durumda. Maalesef yaşlı araçlar, daha fazla yakıt tüketip karbondioksit salınımı da yapıyor. Maliyetini hesaba katmıyoruz bile…
Araç sayısının 31 milyonu aşması, pek çok sorunu da beraberinde getiriyor.
Trafik, başlı başına bir sorun hâline gelmişken bir de artan araç sayısı hem yol güvenliği hem de çevre üzerinde önemli etkilere sahip. Karbon ayak izi, gürültü kirliliği gibi durumları hesaba katmıyoruz. Peki ekonomik etkileri ne durumda?
Bir yandan otomotiv sektörü satışları ve vergi gelirleri artarken, öte yandan trafik sıkışıklığının ve ithal yakıt tüketiminin yarattığı maliyetler söz konusu. Türkiye’de araçların büyük bir kısmı benzin, motorin veya LPG gibi yakıtlar tüketiyor. Bu yakıtların önemli bir bölümü ise ithal ediliyor. Araç sayısı arttıkça, ülkenin toplam akaryakıt tüketimi de artmakta, bu da dış ticaret açığını olumsuz etkiliyor.
Neden Avrupa’da araç sayısı yüksek olmasına rağmen sorunlar daha az?
Cevap çok basit, Avrupa’daki araçların %60’ı 5 yaş altında. Bu oran ise ülkemizde %15. Üstelik toplu taşıma kültürü, Avrupa’da ve Japonya’da araç sahipliğinden çok daha yaygınken ülkemizde çok düşük.
2030’da ise araç sayısının 40 milyonu aşması bekleniyor. Ancak bu oranın artması, ülkemize kıyasla dünyada da hızla artması demek. Tüm bu artışın bırakacağı olumsuz etkileri en aza indirmek için de elektrikli araç teşviki, yaşlı araçların temizlenmesi gibi uygulamalar getirilmeli.
Aslında tabloya geniş bir perspektiften bakınca, Türkiye’deki araç sayısının, Avrupa ve ABD’nin çok gerisinde olduğunu kolaylıkla görebiliriz. Asıl anlaşılması gereken, ülkemizde yaygın olan yaşlı araçların bu sayıyı şişirerek yanılsamaya yol açtığı.
Kaynaklar: 1, 2, 3, 4Araçlarla ilgili diğer içeriklerimiz:
Kaynak: WEBTEKNO.COM