CTP Kadın Örgütü’nün düzenlediği “Bakımı Etik ve Hak Olarak Yeniden Düşünmek” konulu konferans dün akşam Girne Dome Otel’de gerçekleşti.
Konferansta, devletlerin bakım hizmetlerine ayırdığı bütçelerdeki kesintiler, sağlık hizmetlerinin piyasalaşması ve kırılgan grupların ihtiyaç duyduğu bakım hizmetlerinin özelleştirilmesi gibi politikalarla derinleşen “Bakım Krizi”nin sosyal politikalar üzerindeki etkilerinin tartışıldı.
Etkinliğin açılış konuşmasını yapan CTP Kadın Örgütü Başkanı Milletvekili Doğuş Derya,örgüt olarak, bir buçuk yıl önce ülkede sosyal politikalar alanında durumun ne olduğunu öğrenmek amacıyla bir çalışma başlattıklarını belirterek bu kapsamda kadın, çocuk , yaşlı , engelli, bakımıyla ilgili ve genel olarak bu konulara ayrılan kaynaklarla ilgili veri toplamaya başladıklarını ifade etti.
Devlette veri sağlama konusunda eksiklikler olduğunu dile getiren Doğuş Derya, Sosyal Sigortalar Dairesi,Çalışma Dairesi, Sosyal Hizmetler Dairesi,yaşlı bakım evleri, kreşler, anaokulları, Lefkoşa Çocuk Yuvası ve SOS Çocuk Köyü gibi konuyla ilgili birçok alanı dolaşarak, bir veri tabanı oluşturmak amacıyla çalışma başlattıklarını ifade etti.
Türk Lirası'ndaki değer kaybıyla kadın işsizliğinin derinleştiğini,kamu ve özeldeki yaşlı bakım evlerinin kapasite ve niteliğinin yetersiz olduğunu,çocuk yuvalarının durumunun iç açıcı olmadığını,0-3 yaş için kamu kreşlerinin bulunmaması nedeniyle asgari ücretle çalışan annelerin çocuklarını özel kreşlere göndermekte zorlandığını,kadına yönelik şiddette, kadın sığınma evi ve adli yardım desteği başvurularında ciddi artış olduğunu, kamu anaokul sayısının yetersiz olduğunu,fakirleşmeyle birlikte, kamusal eğitimle ilgili ihtiyacın da arttığını vurgulayan Doğuş Derya, yaptıkları çalışmanın bilgilerinin , sosyal politikalar raporunda yayınlanacağını dile getirdi.
Ülkede bu çalışmaları yaparken diğer yandan da dünyadaki kadın hareketinin ne tartıştığı konuları takip ettiklerini dile getiren Doğuş Derya, özellikle son dönemde, genişletilen ve piyasalaştırılan ve özelleştirilen sağlık hizmetleri nedeniyle bakım krizi üzerine tartışmaların yoğunlaştığını ifade etti.
Küresel kapitalizmin yalnızca ekonomik büyümeyi ön planda tutmasının, doğayı tahrip ederken hasta, yaşlı, çocuk ve engelli bakımı gibi hizmetlerin ‘kişisel’ bir sorun olarak görülmesine yol açtığı”belirten Doğuş Derya, devletin bakım alanından çekilmesiyle büyüyen bu sosyal sorunların , Kıbrıslı Türkler için önemli bir gündem maddesi haline geldiğine vurgu yaptı.
Konuşmanın ardından, profesör Doktor Yakın Ertürk’ün ““Bakımı Etik ve Hak Olarak Yeniden Düşünmek”konulu sunumu yer aldı.
Ertürk, 25 Kasım Kadına Karşı Şiddetle Mücadele Günü gibi uluslararası nitelikli özel günlerin, farkındalık oluşturmak insanları mobilize etmek sorunların muhasebesini yapmak başarıları ve geriye kalanları gözden geçirmek siyasal irade ve kaynakları harekete geçirmek gibi konularda büyük önem taşıdığını belirtti.
25 Kasım’ın 1999 yılında Birleşmiş Milletler de Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü ilan edilse de, bugün hala istenilen noktaya ulaşılamadığını,Türkiye’de son yıllarda kadın cinayetleri ve kadına yönelik şiddette, çok büyük artış olduğunu söyleyen Ertürk, şiddetle mücadelede uygulanan yöntemlerin yeniden ele alınması gerektiğine dikkat çekti.
29 Ekim tarihinin de geçtiğimiz yıl Birleşmiş Milletler tarafından “Bakım ve Destek Günü “ilan edildiğini anımsatan Ertürk,bakım konusunun şiddetle mücadeleye ivme kazandıracak, umursayan, kollayan bir dünya yaratmaya yönelik sosyal politikaların önünü açacak kritik bir konu olduğuna inanç belirtti.
2017'de basılan bakım manifestosunun pandeminin ik yılında Türkçe'ye çevrildiğini anımsatan Ertürk, manifestonun,evrensel bakım için kollektif ve müşterek bir yaşamın mümkün olduğunu iddia ederek bunu yaratmanın yollarını gösterdiğini dile getirdi.
Pandemi döneminde hizmetlerin kesintiye uğramasıyla bakım krizinin patlak verdiğini kaydeden Ertürk, 1970’lerden beri sosyal devletin geri çekilmesi,denetim gücünün azalması, neoliberal özelleştirme politikalarının gündeme gelmesi gibi nedenlerle, gerek insanın refahı, gerek ekolojik sistem , doğa insan, tarım gıda dengesi gibi konuların da alarm verdiğine dikkat çekti.