Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Para Politikası Kurulu (PPK) Toplantı Özeti'nde, “Sıkı para politikası ve aktarım mekanizmasını destekleyen makroihtiyati politikalar, iç talepteki dengelenmeyi sağlamasının yanı sıra Türk lirası varlıklara olan talebi canlı tutarak reel değerlenme vasıtasıyla da enflasyonun ana eğiliminde iyileşme sağlayacaktır.” ifadesine yer verildi.
TCMB Para Politikası Kurulunun 22 Şubat'taki toplantısına ilişkin özet yayımlandı. Özette, küresel büyüme görünümünün yatay seyrettiği, işgücü piyasalarındaki sıkılığın ise devam ettiği belirtildi.
Küresel Satınalma Yöneticileri Endeksi'nin geçen yılın son çeyreğinde hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkeler (GOÜ) kaynaklı olarak gerilemeye devam ettiği vurgulanan özette, şunlar kaydedildi:
“Bu çerçevede, küresel ekonomide geçen yılın üçüncü çeyreğinde yaşanan yavaşlamanın son çeyrekte de devam ettiği ve küresel iktisadi faaliyetin zayıf seyrini sürdürdüğü değerlendirilmektedir. Türkiye'nin dış ticaret ortaklarının ihracat paylarıyla ağırlıklandırılan küresel büyüme endeksinin üçüncü çeyrek yıllık büyümesi yüzde 1,65 ile bir önceki PPK toplantısı sonrasında yatay bir seyir izlemiş, dördüncü çeyreğe ilişkin tahminler de buna yakın bir seviyede korunmuştur. Ocak ayında PMI verilerinde sınırlı bir iyileşme görülmüş ancak imalat sanayi endeksi eşik seviyenin altında kalmaya devam etmiştir. Enflasyonda kalıcı düşüş sağlamak amacıyla sıkı para politikalarının sürdürülmesi ve jeopolitik risklerin varlığı 2024 yılında küresel iktisadi faaliyetin seyri açısından öne çıkan risk faktörleri olarak görülmektedir.”
– “(Küresel) Piyasa fiyatlamaları son dönemde daha temkinli bir indirim patikasına işaret etmektedir”
Özette, çekirdek enflasyonun ve enflasyon beklentilerinin yüksek seviyelerinin küresel enflasyonun bir süre daha merkez bankalarının hedeflerinin üzerinde seyretmeye devam edeceğini ima ettiği, buna karşın, 2023 yılı sonuna yaklaşırken ABD Merkez Bankası (Fed) başta olmak üzere gelişmiş ülke merkez bankalarının yaptıkları iletişimde özellikle çekirdek enflasyondaki düşüşe vurgu yapıldığı, orta vadeli enflasyon tahminlerinin de aşağı yönlü güncellendiği anımsatıldı.
Bunun sonucunda, 2024 yılında faiz indirimlerinin daha erken başlayabileceği yönünde beklentilerin güçlendiği, politika faizlerinin olası seyrine ilişkin öngörülerin de aşağı yönlü güncellendiği belirtilen özette, şu ifadeler yer aldı:
“Ancak, gerek merkez bankalarının aşırı fiyatlamalara dikkat çekmesi gerekse ocak ve şubat aylarında açıklanan ABD enflasyon verilerinin beklentilerin üzerinde gerçekleşmesi sonucunda piyasa fiyatlamaları son dönemde daha temkinli bir indirim patikasına işaret etmektedir. Bu süreçte küresel risk iştahındaki gerilemeyle GOÜ'lere yönelen portföy akımları yavaşlamıştır.”
– “Bireysel kredilerin 4 haftalık ortalama büyüme oranları azaldı”
Özette, kredi büyümesi ve kompozisyonunda normalleşmenin devam ettiği belirtildi.
Bireysel kredilerin 4 haftalık ortalama büyüme oranlarının önceki PPK toplantısı haftasından bu yana azalarak yüzde 2,98 seviyesinde gerçekleştiği bildirilen özette, taşıt kredileri ve ihtiyaç kredilerinde bu oranın sırasıyla yüzde -1,42 ve yüzde 1,95 seviyesinde olduğu aktarıldı.
Özette, bireysel kredi kartlarında bu oranın yüzde 5,38 ile daha yüksek seviyede gerçekleştiği kaydedildi.
Diğer taraftan, Türk lirası ve kur etkisinden arındırılmış yabancı para ticari kredilerin aynı dönemde 4 haftalık ortalama artış oranlarının sırasıyla yüzde 1,39 ve 1,49 seviyesinde gerçekleştiği belirtilen özette, şu değerlendirmelere yer verildi:
“Parasal ve miktarsal sıkılaştırma ile sadeleşme kararlarının etkisiyle kredi faizlerinde gelinen seviyelerin hedeflenen finansal sıkılık düzeyiyle uyumlu olduğu değerlendirilmektedir. Önceki PPK toplantı haftasından bu yana yatay seyreden Türk lirası ticari kredi faizleri yüzde 52,9 olarak gerçekleşmiştir. Aynı dönemde konut kredisi faizleri ve ihtiyaç kredisi (Kredili Mevduat Hesabı-KMH hariç) faizleri yatay bir görünüm sergilemiş ve 16 Şubat itibarıyla sırasıyla yüzde 41,0 ve yüzde 63,4 olarak gerçekleşmiştir. Diğer taraftan, taşıt kredisi faiz oranları 2,6 puan azalarak yüzde 44,5 olarak gerçekleşmiştir.”
– “TL varlıklara yönelik talep döviz kuru istikrarına ve para politikasının etkinliğine katkıda bulunmaya devam ediyor”
Özette, parasal aktarım mekanizmasını destekleyici makroihtiyati tedbirlerin etkisiyle geçen PPK dönemine göre artan Türk lirası mevduat faizlerinin 16 Şubat itibarıyla yüzde 47,0 olarak gerçekleştiği aktarıldı.
Düşük tutarlı tasarruf mevduatları ile yüksek tutarlı mevduatlara önerilen faizler arasındaki farkın devam ettiğinin gözlendiği belirtilen özette, söz konusu gelişmelerin yurt içi talepte gözlenen dengelenme süreci üzerindeki etkilerinin bir risk faktörü olarak yakından takip edildiği bildirildi.
Dış finansman koşulları, rezervlerin seviyesi, cari dengedeki iyileşme ve Türk lirası varlıklara talebin döviz kuru istikrarına ve para politikasının etkinliğine katkıda bulunmaya devam ettiği vurgulanan özette, şunlar kaydedildi:
”Bu çerçevede, önceki PPK dönemine kıyasla 3,88 milyar dolar gerilemekle birlikte 16 Şubat itibarıyla 134,2 milyar dolar düzeyine gelen TCMB brüt uluslararası rezervleri bir önceki yıla göre yüksek seviyelerini korumuştur. Türk lirasının 1 ve 12 ay vadeli kur oynaklığı 21 Şubat itibarıyla sırasıyla yüzde 6,4 ve yüzde 18,7 seviyelerine gelmiştir. Türkiye'nin 5 yıllık kredi risk primi (Credit Default Swap-CDS), küresel risk iştahındaki iyileşmeyle beraber 23 baz puan düşüşle 21 Şubat itibarıyla 294 baz puan seviyesine gerilemiştir. Haziran ayından itibaren risk primi ve kur oynaklıklarındaki düşüşlere 2,38 milyar doları Devlet İç Borçlanma Senetleri (DİBS) piyasasına ve 3,17 milyar dolar hisse senedi piyasasına olmak üzere toplam 5,55 milyar dolar net portföy girişi eşlik etmiştir. Para politikasındaki kararlı duruş, dezenflasyonun ana unsurlarından olan Türk lirası reel değerlenme sürecine katkı vermeyi sürdürecektir. Sıkı para politikası ve aktarım mekanizmasını destekleyen makroihtiyati politikalar, iç talepteki dengelenmeyi sağlamasının yanı sıra Türk lirası varlıklara olan talebi canlı tutarak reel değerlenme vasıtasıyla da enflasyonun ana eğiliminde iyileşme sağlayacaktır.”
– “Yurt içi talepteki dengelenme sürüyor”
Özette, yakın döneme ilişkin göstergelerin yurt içi talepteki dengelenmenin sürdüğüne işaret ettiği aktarıldı.
Söz konusu dengelenme sürecinin tüketim malı ve altın ithalatında güçlü, diğer tüketim harcamalarına ilişkin göstergelerde ise öngörülene kıyasla yavaş seyrettiği belirtilen özette, şu ifadelere yer verildi:
”Aralık ayında perakende satış hacim endeksi aylık bazda artış eğilimini sürdürmüş, çeyreklik bazda ise sınırlı yükselmiştir. Bir önceki çeyrekte gerileyen imalat sanayi firmalarının kayıtlı iç piyasa siparişleri, ücret güncellemelerinin gerçekleştiği yılın ilk çeyreğinde yeniden artış kaydetmektedir. Öte yandan, bu dönemde firmaların gelecek üç aydaki iç piyasa sipariş beklentileri düşmüştür. Kartla yapılan harcamaların artış eğilimi ocak ayında hız kestikten sonra şubat ayının ortası itibarıyla tekrar hız kazanmıştır. Firma görüşmeleri, yılın ilk çeyreğinde ücret artışları ve firmaların ilave kampanyalarının da etkisiyle yurt içi satışların seviyesinin çeyreklik bazda korunduğunu ima etmektedir. Şubat ayı itibarıyla göstergeler, parasal sıkılaştırma süreciyle başlayan dengelenmenin kademeli şekilde ilerlediğine ve talebin dirençli seyrini koruduğuna işaret etmektedir. Bu çerçevede, talebin mevcut seviyesi enflasyon üzerinde bir risk unsuru olarak görülmeye devam etmektedir.”
Özette, aralık ayında sanayi üretim endeksinin mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış olarak aylık bazda yüzde 2,4, yıllık bazda yüzde 1,6 arttığı kaydedildi.
Çeyreklik bazda ise sanayi üretiminin yüzde 0,8 azaldığı vurgulanan özette, ocak ayında mevsimsellikten arındırılmış imalat sanayi kapasite kullanım oranının yüzde 76,4 seviyesinde gerçekleşerek tarihsel ortalamalarına yaklaştığı belirtildi.
– “Yüksek frekanslı veriler işgücü piyasasında talebin sınırlı bir miktar güç kaybettiğine işaret etmektedir”
Özette, “Aralık ayı itibarıyla mevsimsellikten arındırılmış istihdam çeyreklik bazda yüzde 0,6 artarak 32,1 milyon kişi seviyesinde gerçekleşmiştir. Bu dönemde, işgücüne katılım oranı yatay seyretmiştir. İşsizlik oranı çeyreklik bazda 0,4 puan azalarak yüzde 8,8 düzeyinde gerçekleşmiştir. Yüksek frekanslı veriler işgücü piyasasında talebin sınırlı bir miktar güç kaybettiğine işaret etmektedir.” denildi.
Aralık ayında yıllıklandırılmış cari işlemler açığının aylık bazda 3,9 milyar dolar düşüşle 45,2 milyar dolara gerilediği kaydedilen özette, söz konusu gerilemenin ihracattaki artış, altın dış ticaret açığındaki güçlü azalış ve enerji fiyatlarında yıllık bazda devam eden düşüş kaynaklı olduğu, kasım ayından farklı olarak altın ve enerji hariç dış ticaret açığında da azalış gözlendiği aktarıldı.
Ocak ayına ilişkin geçici dış ticaret verilerinin mevsimsellikten arındırılmış olarak ihracat ve ithalatın aylık bazda azalış kaydettiği belirtilen özette, şu değerlendirmelerde bulunuldu:
“Şubat ayı için yüksek frekanslı verilerle beraber değerlendirildiğinde üç aylık ortalama eğilim ihracatta nispeten yatay seyir, ithalatta ise azalış ima etmektedir. Mevcut veriler çerçevesinde tahminler, tüketim malı ithalatında bir önceki yılın kasım ayında başlayan yavaşlamanın bu yılın şubat ayında da sürdüğüne işaret etmektedir. Altın ithalatı ise tarihsel ortalamalarına yakınsarken, yıllıklandırılmış olarak altın dengesindeki iyileşme eğilimi sürmektedir. Diğer taraftan, aralık ayı itibarıyla yıllıklandırılmış hizmetler dengesi fazlası aylık bazda 0,2 milyar dolar artarak 52 milyar dolar olmuştur. Güçlü ve yıl geneline yayılmış olarak seyreden turizm gelirleri cari dengeye katkı sunmaya devam etmektedir. Cari açığın finansmanı tarafında ise, yıllıklandırılmış olarak bankacılık sektörünün uzun vadeli borç çevirme oranı 2023 yılının son iki ayında yüzde 100’ün üzerine çıkarak aralık ayında yüzde 115 seviyesinde gerçekleşmiştir. Söz konusu oran, bankacılık sektörü dışındaki firmalarda yüzde 100 civarında olmuştur. Bu çerçevede, yurt dışı finansman imkanlarında iyileşme olduğu görülmektedir.”