Hepimiz, günlük hayatımızda ne yiyeceğimizden ne giyeceğimize kadar bir karar sürecinden geçiyoruz. Bu sinir bozucu süreç ise tabiri caizse sakız gibi sünüyor.
Öyleyse bu durumdan nasıl kurtulabiliriz? Merak etmeyin, her insan bu “felci” yaşıyor.
Ne kadar çok seçenek, o kadar hiç seçenek midir?
Evet, analiz felcini en iyi anlatan tanımlama bu olsa gerek. Çünkü ne kadar fazla seçeneğiniz olursa, o kadar karar vermekte zorlanıyorsunuz. İşin içine endişe, stres, kaygı da eklendi mi, tadından yenmez!
Karar veremediğinizde kaygılı ve suçlu hissedebilir, o an “en iyi” kararı vermek için sorumluluk sahibi hissederiz. Halbuki seçimlerimiz ne kadar kötü olursa olsun, bu durumdan iyidir. Ne demişler: “En kötü karar bile kararsızlıktan iyidir.”
Peki bu durumu neden yaşıyoruz?
Seçenek bolluğu aslında bu durumun kilit anahtarı. Ne kadar fazla seçenek olursa, karar vermek imkânsız hâle gelir. Mesela kıyafet dolu dolabınızı açtığınızda saatlerce düşünürsünüz, ancak birkaç parça eşyayı yanınıza aldığınız bavulda bu durum 10 dakikanızı almaz.
Ya da alışveriş yaparken mağaza içinde, seçenekler arasında kayboluruz. Çünkü içlerinden “en iyi” seçimi yapmamız gerekiyormuş gibi hissederiz. İşte temel sebep de bu: Yanlış karar verme korkusu ve mükemmeliyetçilik.
Öyleyse analiz felcinden nasıl kurtulacağız?
Seçeneklerinizi en aza indirerek ya da kendinize bir sınır belirleyerek bu durumun önüne geçebilirsiniz. Mesela kendinize karar verme süresi belirleyin, o süre içerisinde verdiğiniz karar, seçiminiz olsun. Bunun yanında seçenekleri sınırlamak da fayda sağlayacaktır.
Üstelik gerçek şu ki, hiçbir karar tam anlamıyla “mükemmel” değildir. Bu konu hakkında kendiniz başa çıkamayacak gibi hissediyorsanız bir uzmandan yardım almanızı tavsiye ediyoruz. Zira altında DEHB ve kaygı gibi faktörler yatıyor olabilir.
Kaynaklar: Medium, Investopediaİlginizi çekebilir:
Kaynak: WEBTEKNO.COM