Bu güç, aslında dünyaya gözlerimizi açar açmaz bize doğal olarak yüklenen bir şey. Yani aslında hayatta kalma refleksiyle de bağlantılı diyebiliriz.
Bu kavrama gücünü etkileyici kılan faktörlere gelin yakından bakalım.
Bebeklere bu hayret verici güçleri doğuştan itibaren yükleniyor.
Küçücük parmaklarının arasında saklı olan bu güç, yalnızca nesneleri kavrama refleksiyle ilişkili değil; hayatta kalma içgüdüsü.
Doğdukları anda bebeklerin avuçlarına yerleştirilen bir nesneye sıkıca tutunma refleksi, onların etraflarını keşfetmelerini ve bakıcılarına güvenle tutunmalarını sağlayan önemli bir mekanizmadır. Bu refleks, bebeklerin doğal dünyayla etkileşimlerinde ilk adımlarını atarken kritik bir rol oynuyor.
Kavrama gücünü bu kadar etkileyici kılan faktörlerden biri, doğuştan gelen kas gelişimi ve refleksleri.
Bebekler, henüz anne karnındayken kavrama için gerekli olan kasları geliştirmeye başlarlar. Doğduklarında ise, bir nesne avuçlarına temas ettiğinde parmaklarını otomatik olarak kapatırlar, bu da onların doğuştan gelen kavrama yeteneklerini gösteriyor.
Ayrıca onlar, çevrelerini keşfederken duyusal geri bildirim mekanizmalarını da kullanarak kavrama güçlerini geliştiriyorlar. Farklı dokuları ve nesneleri keşfetmek, onların dokunsal hassasiyetlerini artırırken kavrama yeteneklerini de geliştiriyor.
Nörolojik sağlıkları açısından da bir ipucu sağlıyor.
Beyinle bağlantılı olan refleksler, gerçekleşmediğinde genelde kişide nörolojik bir problem olduğu düşünülür. Bu durum bebeklerde de aynıdır, kavrama güçleri ve refleksleri; nörolojik sağlıklarının da aslında iyi olduğuna bir işarettir.
Bazı araştırmalar, bu tutuşun evrimsel kalıntılardan kaynaklandığını söylüyor. Eski zamanlarda insanların hayata tutunmak için güçlü kavrama yetenekleri, bugüne bir adaptasyon olarak evrimleşmiş olabilir.
Tüm bunların yanında buna benzer durumlar için bir uzmanla görüşmek en sağlıklı sonucu verecektir.
Kaynaklar: Naked Scientists, Firstcryİlginizi çekebilecek diğer içeriklerimiz:
Kaynak: WEBTEKNO.COM