Literatürde yer alan “Pervasive findings of directional selection realize the promise of ancient DNA to elucidate human adaptation” (Yönsel seçilimin yaygın bulguları,Antik DNA'nın insan adaptasyonunu açıklığa kavuşturma vaadi) isimli bir çalışma çarpıcı sonuçlara ulaştı.
Araştırma, eski DNA zaman serisi verilerini kullanarak insanın çevresine uyum sağlama süreçlerinde doğal seçilimin etkilerini incelemeyi amaçlıyor.
İlk olarak metodolojiyi incelemekte fayda var.
Araştırma, son 14.000 yıl içinde yaşamış 8.433 Batı Avrupalı antik birey ile 6.510 modern insandan oluşan büyük bir örneklem grubunu ele alıyor.
Bu doğrultuda, bu kişilere ait genetik veriler eski DNA kütüphanelerinde bulunan milyonlarca tek nükleotid polimorfizmi (SNP), yani bir genetik dizideki temel yapı taşlarından sadece bir tanesini etkileyen varyasyon, analiz ediliyor.
Bu doğrultuda, genetik uyum sağlama süreçleri, cilt rengi, vücut yağ oranı, bağışıklık sistemi, bulaşıcı hastalıklara karşı direnç ve bilişsel işlevlerle ilişkili genler araştırma kapsamında inceleniyor.
Peki bulgular neyi işaret ediyor? İnsanın adaptasyonu için gerekli olan özellikler gelişirken işlevsiz olan özelliklerin gitgide köreldiği görülüyor.
Ulaşılan sonuçlar, HLA-DQB1 genindeki çölyak hastalığı risk faktörünün son 4000 yıl içinde yaklaşık %0’dan ’ye yükseldiğini gösteriyor.
Araştırmacılar bu bulgunun, tarımın başlaması ve gluten içeren besinlerin yaygınlaşması ile ilişkili olabileceğini belirtiyor.
Ek olarak, son 6000 yıl içinde kan grubu B’nin frekansının yaklaşık %0’dan %8’e yükseldiği belirtiliyor.
Yani, bu artış farklı patojenlerin etkisi altında doğal seçilim baskısının kan grupları üzerinde bir etkisi olduğunu gösteriyor.
Ayrıca, TYK2 genindeki tüberküloz riski ile ilişkili olan bir alelin, 3000 yıl önce %9’a kadar yükseldikten sonra tekrar %3’e düştüğü belirtiliyor.
Araştırmacılar bu bulguyu, tüberküloz gibi hastalıkların seçilim baskılarındaki değişimleri yansıttığı şeklinde yorumluyor.
Araştırmaya göre, yağ depolama eğilimleri ise son 10.000 yılda düşüş göstermekte!
Son 10.000 yıl içinde yağ depolama eğilimiyle ilişkili skorlarda ciddi bir düşüş gözlemlendiği belirtiliyor.
Bu bulgu için, tarım toplumlarına geçişle birlikte enerji depolamanın gerekliliğinin azalmasına bağlı olabileceği şeklinde bir yorum yapılıyor.
Ek olarak, daha açık ten rengine sahip olmayı sağlayan alellerin, tarımın başlamasından sonra güneş ışığı eksikliğine uyum sağlama amacıyla seçilim gösterdiği biliniyor.
Araştırmacılar bu adaptasyonun, düşük güneş ışığı seviyelerinde D vitamini sentezini arttırmak için geliştiğini ifade ediyor.
Bilişsel performansla ilişkilendirilen, zeka testleri skorları, eğitim süresi ve hane geliri gibi allellerin ise son 10.000 yıl içinde yönlü bir seçilim gösterdiğini görülüyor.
Başka bir deyişle bu bulgu, modern toplumlarda avantajlı olan özelliklerin, eski toplumlarda da adaptif avantaj sağlamış olabileceğini gösteriyor.
Yani araştırmacılar, modern toplumların ihtiyaçlarına uyum sağlamış gibi görünen bu genetik özelliklerin aslında eski dönemlerde de çevresel ya da toplumsal avantajlar sağladığını öne sürüyor.
Özetle, araştırmanın ulaştığı sonuçlar insan genomunun çevresel ve kültürel değişikliklere nasıl adapte olduğunu bilimsel bir temelde gözler önüne seriyor.
Sonuç olarak, bu araştırma insan genetiğinin sadece geçmişin izlerini taşımadığını, aynı zamanda binlerce yıl boyunca çevresel ve kültürel baskılara nasıl uyum sağladığını da gösteriyor.
Tabii her bilimsel araştırmada olduğu gibi bu araştırmanın da bazı kısıtları olabileceğini ve kendi örneklemi kapsamında ana kütleye mal etmenin doğru olacağını hatırlatalım ve içeriğimizi noktalayalım.
Kaynak: bioRxivBilimsel makalelerin ışığında kaleme aldığımız ilginizi çekebilecek diğer içeriklerimiz:
Kaynak: WEBTEKNO.COM