İsrail kuşatma altındaki Gazze Şeridi'ne saldırılarını sürdürürken, uzun zamandır tartışılan ve Ben Gurion Kanalı Projesi olarak bilinen projeye dair tartışmalar bir hayli arttı.
Adını İsrail'in kurucu babası David Ben-Gurion'dan alan ve 1960'ların sonlarında tasarlanan proje, Avrupa ile Asya'yı birbirine bağlayan ana nakliye yolu olan Süveyş Kanalı'na alternatif bir rota açmayı amaçlıyor.
Projenin arkasındaki motivasyonu anlamak için Süveyş Kanalı'nı, 1956'daki üçlü saldırıyı ve kanalın kapanmasıyla dünya ticaretinde yaşanabilecek beklenmedik gelişmeleri araştırmak gerekiyor. Yine Gazze’de yaşananların bu projeyle ilişkisi de pek çok uzman tarafından dile getiriliyor.
Şimdi kanalın ismini aldığı David Ben Gurion’dan başlayarak detaylara girelim.
Ben Gurion kimdir?
David Ben-Gurion (1886–1973), İsrail'in kurucu lideri olarak bilinen Polonyalı önde gelen bir Siyonist liderdi.
Gurion, Siyonist milislere Filistinlilerin kendi topraklarından kitlesel olarak göç ettirilmesi emrini veren ve dünyanın her yerinden Yahudi göçmenlerin Filistin'e akınını kolaylaştıran büyük bir Siyonist olarak tanınıyordu.
1948’de İsrail’in kuruluşunu ilan eden Ben Gurion, İsrail'in ilk başbakanı oldu.
Ben Gurion Kanalı Projesi nedir?
“Ben Gurion Kanalı” olarak isimlendirilen proje, Akabe Körfezi’nin Akdeniz’e bağlanmasını öngörüyor. Proje ilk kez 1800’lerin ortalarında İngiltere tarafından Hindistan’a alternatif bir rota üzerinden ulaşma düşüncesiyle öne sürüldü.
Ancak dönemin teknolojik şartları projenin rafa kaldırılmasına neden oldu. Proje Süveyş Kanalı’nın millileştirilmesinin ardından 1963’te ABD tarafından bir kez daha gündeme getirildi. Bu kez Güney İsrail’de Mısır ve Ürdün’e yakın bir konumda bulunan Necef Çölü boyunca uygulanacak nükleer patlatmalarla deniz seviyesinde bir kanal inşa edilmesi şekline dönüştürüldü.
O dönemde 575 milyar dolara mal olacağı öngörülen proje Arap devletlerinin çok büyük tepkisine neden olacağı düşüncesiyle yeniden rafa kaldırıldı.
13 Ağustos 2020’de ABD Başkanı Donald Trump’ın ev sahipliğinde Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ile İsrail arasında İbrahim Antlaşması (Abraham Accord) olarak da bilinen barış antlaşmasının imzalanması ise projenin yeniden gündeme gelmesini sağladı.
O dönem 2021’de projeye başlanacağı dahi iddia edildi. Ancak şu ana kadar projeye dair herhangi bir somut adım atılmadı.
İsrail projeyi neden önerdi?
1888 yılında dönemin büyük Avrupalı güçleri tarafından imzalanan Uluslararası İstanbul Sözleşmesi, savaş ve barış zamanlarında tüm gemilere Süveyş Kanalı'ndan serbest geçişi garanti etti.
Ancak 1956 yılında Mısır Devlet Başkanı Cemal Abdülnasır’ın Süveyş Kanalı'nı millileştirmesi, 1948'de İsrail'in kurulması ve Nakba olarak da bilinen Filistinlilerin şiddet yoluyla yerinden edilmesinin ardından kanala erişim birkaç kez kapatıldı.
Mısır, 1948'den 1950'ye kadar İsrail gemilerinin kanala erişimini engelleyerek Doğu Afrika ve Asya ile ticaret yapma olanağını etkiledi ve Körfez bölgesinden petrol ithal etme olanağını kısıtladı.
Süveyş Kanalı, Süveyş Kanalı'nın kontrolünü yeniden ele geçirmek ve Nasır'ı iktidardan uzaklaştırmak isteyen İsrail, İngiltere ve Fransa arasında kurulan ittifak tarafından 1956'da tüm uluslararası gemi taşımacılığına kapatıldı.
Kanalın kapatılması aynı zamanda dünya ticaretinde de önemli ve beklenmedik bir şok yarattı ve küresel ticareti sekteye uğrattı.
Süveyş Kanalı'na bir alternatif, özellikle de Batı'nın kilit müttefiki İsrail'in yetkisi altındaki bir alternatif, Süveyş Kanalı ve Tiran Boğazı'nın Mısır tarafından İsrail'e veya müttefiklerine karşı bir koz olarak kullanılma potansiyelini ortadan kaldıracaktı.
Ekonomik kazançlar
Süveyş Kanalı, Mısır ekonomisi açısından kritik öneme sahip. Kanaldan geçen gemilerden alınan geçiş ücretlerinden Mısır ciddi bir gelir elde ediyor.
2021'de Süveyş Kanalı'ndan yaklaşık 20.649 gemi geçti; bu, 2020'ye göre yüzde 10 artış gösterdi. 2022'de ise transit ücretlerinden yıllık gelir 8 milyar dolar olarak gerçekleşti.
Süveyş Kanalı, 30 Haziran 2023'te sona eren mali yılda yıllık 9,4 milyar dolarlık gelirle yeni bir rekora imza attı.
Kanal Mısır'a sadece doğrudan gelir sağlamıyor. Ülkeye yatırım çekiyor, hizmetlerin ve endüstrilerin gelişmesine yol açıyor.
Ben Gurion Kanalı, inşa edilmesi halinde Süveyş Kanalı'na rakip olacak ve Mısır için büyük bir mali tehdit oluşturacak.
Proje hayata geçirilirse 193,3 kilometrelik Süveyş Kanalı'nın neredeyse üçte biri kadar uzun olacak ve onu kontrol eden kişi, küresel petrol, tahıl ve nakliye tedarik yolları üzerinde muazzam bir etkiye sahip olacak.
Gazze’de yaşananlar ve Kanal
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun da hayali olan ve Süveyş’e alternatif inşa etmeyi planladığı Ben Gurion Kanalı, Gazze-Aşkelon bölgesinden Kızıldeniz’e uzanıyor.
Haritalarda da görüldüğü üzere Gazze, bölgede yapılması önerilen ikinci büyük kanalın tam ortasında yer alıyor. Üstelik İsrail’in Gazzelileri zorla göç ettirmesi de savaşın amaçlarından birinin de bu olabileceği iddiasını güçlendiriyor.
Zira İsrail, Gazze’nin kuzeyini insandan arındırırken, güneye göç eden insanları da vurmaya başladı. Bu, Gazzelilerin Sina Yarımadası’na sürüleceği iddialarıyla birlikte okunduğunda iddialar kayda değer oluyor. Konunun uzmanları İsrail ve ABD’nin uzun yıllardır bu projenin hayata geçirilmesi konusunda fırsat kolladıklarını dile getiriyor.
Peki, Ben Gurion Kanalı için şartlar oluştu mu? Bölgede yakın gelecekte yaşanacaklar bu sorunun cevabını verecek.
Kaynak: HABER7.COM