İki kıl türümüz var. Bunlardan biri daha kısa ve ince olan yani şeftali tüyü de denilen kıllar. Diğeri ise daha uzun ve kalın olan yani saçımız, kirpiklerimiz ya da göğüs kılları gibi olan terminal kıllar. Şeftali tüyleri genellikle çocuklarda daha fazlayken de kadın vücudunun yüzde 30’unun, erkeklerin ise yüzde 90’unun terminal kıllardan oluştuğunu belirtelim.
Bu ayrım kadınlara, çocuklara ve erkeklere göre değişkenlik gösterirken herkeste farklı olmasının ya da genel olarak belirli bölgelerde yoğun olmasının bazı sebepleri var.
İnsanlar, milyonlarca yıl süren evrimsel süreçler sonucunda bugün oldukları forma ulaştılar.
Atalarımızın vücudu; soğuk havalardan ve dış tehlikelerden korunmak, hatta sosyal iletişim için oldukça fazla kılla kaplıydı. Zamanla insanların kılları; iklim şartları, yaşam tarzı ve doğal seçilim gibi faktörlerin etkisiyle azaldı. Ancak bazı bölgelerde kılların kalın ve yoğun kalmasının evrimsel avantajları vardı.
Örneğin, başımızdaki saçlar güneşten korunmamıza yardımcı olurken kaşlar ve kirpikler gözlerimize toz ve ter gibi zararlı maddelerin girmesini engelliyor. Koltuk altı ve kasık bölgesindeki kıllar ise sürtünmeyi azaltarak cilt tahrişlerini engelleyebiliyor.
Kıl büyümesi üzerinde en büyük faktör, hormonlar oluyor.
Androjenler adı verilen bir grup hormon, özellikle erkeklerde kıl büyümesini tetikleyen ana unsurlardan biri. Testosteron, en bilinen androjenlerden biri ve ergenlik döneminde artan seviyeleri ile vücutta kıllanma artıyor.
Kadınlarda da androjen hormonları bulunuyor ama seviyeleri genellikle erkeklere göre daha düşük. Bu nedenle kadınlarda kıl büyümesi daha az yoğun ancak bazı kadınlarda hormon dengesizlikleri nedeniyle erkek tipi kıllanma görülebiliyor.
Polikistik over sendromu (PCOS) gibi durumlar, kadınlarda artan androjen seviyelerine yol açabiliyor ve bu da yüz, göğüs ve sırt gibi bölgelerde aşırı kıllanma ile sonuçlanabiliyor.
Kıl foliküllerinin yoğunluğu ve kalitesi de etkili.
Vücudumuzun farklı bölgelerinde kıl foliküllerinin yoğunluğu ve kalitesi de kıllanmanın neden eşit olmadığını açıklıyor. Her bir folikül; büyüme, dinlenme ve dökülme döngülerini takip ediyor. Bu döngüler, bulunduğu bölgeye bağlı olarak farklılık gösteriyor.
Örneğin, saç folikülleri uzun bir büyüme evresine sahipken kol ve bacaklardaki kıllar daha kısa bir büyüme evresine sahip. Bu da bu bölgelerdeki kılların daha kısa ve ince olmasına neden oluyor.
Ayrıca bazı bölgelerdeki foliküller, hormonlara daha duyarlı olabiliyor. Özellikle yüz, koltuk altı ve genital bölgedeki foliküller, androjen hormonlarına karşı daha hassas. Böylece bu bölgelerde daha kalın ve koyu kıllar çıkmış oluyor.
Son olarak, genetik ve çevresel faktörler de kıl büyümesinde önemli.
Aile geçmişi, cinsiyet, yaş ve hatta iklim, kıl yoğunluğunu ve dağılımını etkileyen faktörler arasında. Sıcak iklimlerde yaşayan insanların vücutları, terleme yoluyla vücut ısısını düzenlemek için daha az kıl üretebilirken, soğuk iklimlerde yaşayanlarda daha fazla kıl olabiliyor.
Kaynaklar: Live Science, National Library of Medicine, Body Details, Scientifi American, FrenesiesBunları da inceleyebilirsiniz:
Kaynak: WEBTEKNO.COM